21 Kasım 2020 Cumartesi

Orhan Veli Kanık

 "ÜÇ NAL'A GELEN DÖRT NALA GİDER"

Şinasi Beray, 1946 yılında, babasından kalma evin alt katındaki ahırı temizleyip meyhaneye çevirir. Ahırdan bozma olduğu için adını "ÜÇ NAL MEYHANESİ" koyar. Kapısı da kovboy filmlerindeki gibi kanatlıdır.

Mekanın müdavimleri, Ankara Lisesinden sınıf arkadaşı Orhan Veli, Cahit Sıtkı Tarancı, Melih Cevdet Anday, Sebahattin Eyüboğlu, Can Yücel gibi Türk Edebiyatının dev isimleridir.


Karikatürist Ratip Tahir Burak, veresiye defterine bir karikatür çizer ve üzerine,

"İş dördüncü nalla bir ata kaldı, bir de meydana" yazar.

Bunu gören Orhan Veli, hemen altına

"ÜÇ NAL'a gelen, dört nala gider" diye ekler.

Şair Orhan Veli, 10 Kasım 1950 günü Üç Nal Meyhanesinden çıkar, giderken belediyenin açmış olduğu bir çukura düşer ancak bu olayı önemsemez ve İstanbula döner. 14 Kasımda bir arkadaşının evinde öğlen yemeği yerken fenalaşır. Cerrahpaşa Hastanesinde yanlış teşhisle "Alkol zehirlenmesi" tedavisi uygulanır. Gece yarısına doğru öldüğünde henüz 36 yaşındadır.

15 Kasım günü çıkan gazetelerde ve  Ankara ve İstanbul radyolarının yanı sıra BBC, Amerikanın Sesi, Paris ve Roma radyolarında aynı anda Şair Orhan Veli'nin "Alkol zehirlenmesinden" öldüğü tüm dünyaya duyurulur.              

İstanbul Savcı Yardımcısı Cahit Türesel bu ölüm nedenini şüpheli bulup otopsi yaptırır. Otopside ölüm nedeninin alkol zehirlenmesi değil "Beyin Kanaması" olduğu saptanır. Bu kanama da Ankarada dört gün önce belediye çukuruna düştüğünde başını çarpmasından kaynaklıdır.

Cebinden 30 kuruş para ile birlikte bir şiir çıkar:

"İstanbul'dan ayva da gelir, nar gelir,

Döndüm baktım, bir edalı yar gelir

Gelir desen dar gelir

Günaşırı alacaklılar gelir.

Anam anam,

Dayanamam,

bu iş bana zor gelir."

Naaşı, "Tarifsiz kederler içinde/Rumeli Hisarında oturmuş/Bir fakir Orhan Veli" olarak, Tevfik Fikret’in, Ahmet Hamdi Tanpınar, Tezer Özlü ve Attila İlhan’ın da yattığı Rumeli Hisarındaki Aşiyan mezarlığına defnedilir.

Mezarı için bir yardım kampanyası açılır.

Mezar projesini 'hayatının en acı projesi' olarak Abidin Dino çizer. Mimar Nevzat Kemal uygular. Pembe renkli mezar taşını da Prof. Emin Barın yazar:

ORHAN VELİ

1914-1950

.....

"Uzanıp yatıvermiş, sereserpe;

Entarisi sıyrılmış hafiften...

Olmaz ki!

Böyle de yatılmaz ki!.."

.....

"Beni bu güzel havalar mahvetti..."

.....

"İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı..."

.....

"Gün olur, alır başımı giderim,

Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.

Şu ada senin, bu ada benim,

Yelkovan kuşlarının peşi sıra..."

.....

"Bir de rakı şişesinde balık olsam..."

.....

"Bedava yaşıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur çamur bedava..."

.....

"Ne atom bombası

Ne Londra Konferansı

Bir elinde cımbız,

Bir elinde ayna;

Umurunda mı dünya..."

....

"Neler yapmadık şu vatan için!

Kimimiz öldük;

Kimimiz nutuk söyledik..."

.....

“Ağlasam sesimi duyar mısınız, 

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz,

Gözyaşlarıma, ellerinizle?.."

.....

Çok genç yaşta, henüz hayatının baharında , 14 kasımda ölen büyük şairimizi ölümünün 70.yılında rahmetle anıyorum.

17 Kasım 2020 Salı


MAHUR

Attila İlhan anlatıyor;

“12 Mart sonrasının kahır günleriydi. Bir sabah radyoda duyduk ağır haberi: Deniz’lere kıymışlardı. Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek için vapura bindim. Deniz bulanıktı; simsiyah, alçalmış bir gökyüzünün altında hırçın, çalkantılı… Acı bir yel esintisinin ortasında aklıma düştü ilk mısra… Vapurda sessiz bir köşe bulup yüksek sesle tekrarladım. Vapurdan indikten sonra da rıhtım boyunca bu ilk mısraları tekrarlayarak yürüdüm”.

“Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı ” 6 Mayıs 1972


Bir kadın ismi sanılan ‘’Müjgan’’eski dilde “kirpik” anlamına geliyor ve Şair’in “müjganla ağlaşmak”tan ne söylemek istediği orada çözülüyor; Attila İlhan, 6 Mayıs 1972 yılında idam edilen Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’a ağlıyordu…

MAHUR

Söz: Attila İlhan

Müzik: Ahmet Kaya

Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız

O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.

Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız

Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız

O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.

                         ***
Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı

Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı

Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı

Gittiler akşam olmadan ortalık karardı

O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.
                         
***
Bitmez sazların özlemi daha sonra, daha sonra

Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara

Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara

Geceler uzar hazırlık sonbahara

O mahur beste çalar müjganla ben ağlaşırız.